0 (212) 526 30 03 - 511 47 13
Sosyal Medya Hesaplarımız

Türkiye’deki İslamî Gençliğin Oluşumunda MTTB’nin Yeri

30 Ağustos 2020
7 kez görüntülendi
Türkiye’deki İslamî Gençliğin Oluşumunda MTTB’nin Yeri

Muhammed ÖZMEN*
1900’lü yıllara İslam dininin anlayış ve yasayışı ile giren Anadolu insanı, Cumhuriyet devrimi ile başlayan batılılaşma eğilimiyle birlikte sahih İslam anlayışından giderek uzaklaşmış, tek parti döneminin din aleyhtarı politikalarıyla dininden koparılmaya çalışılmıştır. Bu yıllarda Müslüman gençliğin, çevrelerinde kümelendiği birkaç yazar ve bir iki dergi dışında kendilerini ifade edebildiği, dinamizmini ve söylemini dini inançlarından alan herhangi bir oluşum veya yapılanmadan bahsetmek oldukça zordur. 1970’li yılların başından itibaren ise Millî Türk Talebe Birliği çatısı altında, üniversite ve orta öğrenim öğrencileri kendilerini İslam gençliği olarak ifade etmeye başlamışlardır. Bu tarih, bugün hala üniversitelerde, İslamî yaşantıyı benimseyen ve bu uğurda mücadele eden Müslüman gençliğin şekillenişinin bir başlangıcı olarak kabul edilebilir.

Türkiye’nin en eski ve en köklü talebe teşkilatı olan MTTB’nin tarihi, Osmanlı Devleti’ne kadar gider. Birinci Dünya Savaşının ortalarında, düşmanları tarafından abluka altına alınarak ortadan kaldırılmak istenilen Müslüman-Türk topluluğunun temelleri sarsılırken Yüksek Tahsil Gençliği boş durmamış, “Dar’ül-Fünûn” talebeleri bir araya gelerek 4 Aralık 1916 tarihinde “Türk Talebe Birliği”ni kurmuşlardır. MTTB, kuruluşundan kapatılışına (1980) kadar olan 64 yıllık tarihi boyunca yakın tarihimizde önemli roller üstlenmiştir. Türkiye’nin en ücra yerlerine kadar teşkilatlanarak bürolar açan Milli Türk Talebe Birliği, 1980 tarihinde kapandıktan sonra bile Türkiye gündeminde önemini kaybetmemiş bir gençlik hareketidir.

Millî Türk Talebe Birliği kuruluşundan itibaren Türkiye’nin geçirdiği siyasi ve kültürel dönemlere bağlı olarak metot, kadro ve amblem değişikliklerine uğramıştır. Başlangıçta devletin destek verdiği ve üniversite talebelerini organize etmeye yarayan bir kuruluş olan MTTB’de görülen misyon ve vizyon değişikliği, ambleminden de takip edilebilmektedir. 1916’dan 1975’e kadar teşkilatın ambleminde yer alan “Bozkurt Figürü” 1975’te kaldırılarak yerine “Kitap” yani “Kur’an-ı Kerim” konulmuştur.

1980 öncesinde Türk gençliği genelde şu üç gruptan birine mensuptur: Solcular, Ülkücüler veya MTTB. O dönemde Millî Türk Talebe Birliği, daha açık bir ifade ile son 10 yılında bünyesinde kurulan sosyal, kültürel ve sportif aktivitelerle gençliği, sağ-sol kavgasından uzak tutup vatanına, milletine ve mukaddesatına bağlı bir şekilde yetiştirmeye gayret etmiş ve bu konuda başarılı da olmuştur. Günümüz Türkiye’sinin idaresinde söz sahibi olan pek çok ismin yolları o dönemde bir şekilde MTTB ile kesişmiştir.

İlk kurulduğu yıllarda MTTB’ye İslamî olmaktan ziyade ittihatçı bir zihniyet hâkimdir. Cumhuriyet idaresi ile beraber resmi ideoloji sahibi bir Talebe Birliği görürüz. Daha sonraları ise MTTB tamamen solun emrine girmiştir. 1965-1971 yılları arasında da daha çok millîyetçi duruşu olan bir Talebe Birliği karşımıza çıkar.

1965’e kadar ülke yönetimindeki rejimin tezlerinin topluma yayılmasında önemli roller oynayan MTTB, Rasim Cinisli döneminden itibaren, üniversite öğrencileri arasındaki kutuplaşmada sağ kutupta yerini almıştır.[1] O güne kadar başka amaçlara hizmet eden MTTB’yi büyük bir mücadele sonunda devralan ve ilk defa kuruluş gayesi olan gençliğin eğitimi yönünde faaliyetlere yönlendiren 47. Dönem Genel Başkanı Rasim Cinisli olmuştur.

48. Dönemde MTTB tarafından Fetih Mitingi, Kıbrıs Mitingi, Anadolu Şahlanış Mitingi ve Ayasofya’da namaz gibi faaliyetler düzenlenir. Yine bu dönemde “Kanlı Pazar” hadisesi meydana gelir. 49. Dönem Genel Başkanı Burhanettin Kayhan döneminde de İslâm âleminin mukaddes mabedi olan Mescid-i Aksa’nın Yahudiler tarafından yakılması üzerine Yahudi’yi Boykot etmek üzere “Mescid-i Aksa Haftası” düzenlenir. Yine bu dönemde MTTB’nin ilk şehidi olan Mustafa Bilgi şehit olur.

Rasim Cinisli, İsmail Kahraman ve Burhanettin Kayhan dönemlerinde MTTB’nin sağcı, milliyetçi kısmen de İslâmî bir çizgide olduğunu söylemek mümkündür. Fakat 1970 yılında bile MTTB’nin, daha sonraki yıllardaki çizgisinden ve söylemlerinden çok uzakta olduğu açıktır. Şu satırlar 1970 yılının 30 Ağustos tarihine aittir: “MTTB, 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle yaptığı basın açıklamasında Atatürk’ü tarihin kaydettiği en kutsal insan olarak ilan eder ve Atatürk’ün bu vasfını dosta düşmana gösterdiğini ifade eder.”[2]

MTTB, tarihi boyunca inişli-çıkışlı, açık-kapalı birçok dönemler geçirmiş, özellikle 1971 yılından itibaren yani 50. dönemle birlikte Millî Türk Talebe Birliği’nde zirveye çıkmıştır. 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar bu gayesini devam ettiren MTTB, bu tarihten itibaren memleket idaresine el koyan askerî yönetim tarafından faaliyetten men edilmiştir. 1970’li yıllarda İslamî çizgisini belirginleştiren Millî Türk Talebe Birliği’nin ülke geneline yayılmış örgütleri ve bu örgütlerin etkinliği o dönemin darbecilerini de korkutmuş hatta iddiaya göre 12 Eylül 1980 darbesi MTTB’yi kapatmak için yapılmıştır.[3]

Millî Türk Talebe Birliği, kuruluş gayesine yönelik faaliyetlerini 1971 yılına kadar aralıklarla devam ettirmeye çalışmış fakat bu tarihe kadar daha çok belli mihrakların kontrol ve desteğindeki faaliyetleri ile ön plana çıkmıştır. Bir önceki dönem Genel Muhasiplik vazifesinde iken, Türkiye Temsilcisi olarak katıldığı “Dünya Gençlik Kurultayı”nda kendini gösteren, konferans müddetince Birleşmiş Milletler binasında Müslüman ülke temsilcileri için ezan okutup, mescid açtırarak Müslüman gençlerin namaz kılmasını temin eden Ömer Öztürk’ün başkan olmasıyla, MTTB İslamî bir kimliğe kavuşmuş,  temsil ettiği misyon için bir iftihar vesilesi olmuştur. Bu döneme kadar belli mihrakların kontrol ve desteğinde sadece kamuoyuna yönelik göstermelik faaliyetlerinden öteye gidemeyen, dışarıdan güdümlü ve kör bir dövüşün aktörü olan Millî Türk Talebe Birliği, Ömer Öztürk’ün başkan olmasıyla, Türkiye’deki dış mihrakların sahnelediği senaryoların hiçbirinin aktörü olmadan, ülkemizin en güvenilir teşkilatlarından biri haline gelmiştir. Böylece MTTB’de yepyeni bir dönem ve bütün Türkiye’ye damgasını vuracak bir gençlik hareketi başlamıştır.

Ömer Öztürk, 26 Mart 1971’de yapılan genel kurulda seçimden önce yaptığı konuşmada Türkiye’nin içinde bulunduğu şartların zorluğunu bildiğini, materyalizmin komünizm adıyla bu milletin çocuklarını dininden ve örfünden kopardığı belirtir. Eğitimin millî olması gerektiğinin altını kalınca çizer. Geleceğin yürütücüleri olarak donanımlı gençler yetiştirmek istediğini beyan eder. Bunu da şöyle formüle eder: “Mazisine layık, istikbaldeki vazifeye hazır, mukaddesatına bağlı gençler yetiştirmek.” Ona göre teşkilatın görevi, ismine uygun olarak orta tahsilden itibaren, talebelerle ilgilenmek, onları kazanmak ve onların mücahid ruhlu olarak yetişmelerini sağlamaktır. Ömer Öztürk konuşmasını “Seçilsem de seçilmesem de, inandığım davanın neferi olarak son nefesime kadar Hakk’a hizmet yolunda olacağım” sözleriyle bitirmiştir.[4]

MTTB geleneğinde basın bildirileri ve basın açıklamaları hayli rağbet görmüştür. Ömer Öztürk de ilk basın toplantısını 2 Nisan 1971’de yapar. Millî Türk Talebe Birliği’nin yurt ve dünya meselelerinden önce gençliğin dert ve problemleri üzerinde durmak istediğini söyler ve hedeflerini şöyle açıklar:

  1. Eğitim millîleşmeli ve deal sahibi gençlerin yetişmesi için manevî değerlere önem verilmelidir.
  2. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ismine uygun hale getirilmesi gerekir. Bunun için yasal zemin hazırlanmalı ve bakanlık gençlerin dertleriyle ilgilenmelidir.
  3. “Özel yüksekokulları meselesi”nin halledilmesi gerekir. Bunlar, kâr amacı güden bir müessese olmaktan çıkarılıp vakıf üniversitelerine dönüştürülmelidir.
  4. Kapitalizm merhalesinden sonra Marksizm merhalesine geçen batıcılar, bu ülkeye hiçbir fayda sağlayamazlar. Bunlar yerli düşünceyi boğmaya çalışan ideolojilerdir. MTTB olarak bu ithal malı düşüncelere karşıyız.[5]

Ömer Öztürk bu toplantıda, Millî Türk Talebe Birliği olarak yurt ve dünya meselelerine bakışlarını anlattıktan sonra konuşmasını şöyle bitirir:

“Millî Türk Talebe Birliği olarak bütün ithal malı düşüncelerin karşı­sındayız. Türk’ün kendine has millî, mukaddes düşüncelerinin savunucusu olduk ve olacağız. Türk yüksek tahsil gençliğine fikrî ve kültürel çalışmalarla hizmet etmeyi tek gaye ve yol edindik. Biz antikomünist ve antikapitalist bir harekâtın gençliğiyiz. Halk kitlelerinin candan bağlılığı ile entellektüel halk sentezini bu teşkilâtta kurduk. Hedefimiz bütün Türkiye’­de bu sentezi gerçekleştirmektir. Hepinizi ‘zafer inananlarındır’ imanıyla selâmlıyorum.”[6]

Ömer Öztürk, bu ilk basın toplantısında, MTTB’nin temel felsefesini kendi millî ve manevî değerlerinden aldığını belirtmiş bundan sonra Millî Türk Talebe Birliği’nin Türkiye’deki bütün teşkilatlarla iletişim kuracağını, ancak milli ve manevi değerleri olmayan gruplardan uzak kalacağını beyan etmiştir. Ömer Öztürk’ün basın toplantısını, “hepinizi zafer inananlarındır imanıyla selamlıyorum” diyerek sonlandırması da MTTB’nin İslam’ı sıkı sıkıya benimseyen bir teşkilat olduğunun ve bu sürecin de geri döndürülemeyeceğinin bir ilanıdır.[7]

Millî Türk Talebe Birliği artık 50. dönemden itibaren “Müslüman Gençlik Yetiştirmek” hedefine dolu dizgin yol almaya başlamıştır. Genel kuruldan sonraki günlerde Basın-Yayın Müdürlüğü bünyesinde yapılan toplantılarda Ömer Öztürk şunları söylemiştir: “Önce kendimizi yetiştirmeliyiz. Hakk Erenlerin ağzından ve Ehl-i Sünnet âlimlerinin eserlerinden İslâm’ı öğrenmeliyiz. Bu öğrendiklerimizi yaşamalıyız. Öğrenip yaşadıklarımızı, sözümüzü dinleyecek en yakınlarımızdan başlayarak öğretmeliyiz ve öğrettiklerimizi de yaşatmalıyız.” Bu doğrultuda Müslüman gençliğin başlıca görevleri şunlardır:

  1. İtikadı düzgün (Ehl-i Sünnet) olmalı,
  2. Dinini sağlam kaynaklardan öğrenmeli,
  3. Öğrendiğini hayatına tatbik etmeli,
  4. Öğrendiği bilgileri başkalarına da öğretmeli,
  5. Öğrettiklerinin tatbik edilmesini sağlamalı,
  6. Dünyasını tanzim ederken İslam’a uymalıdır.

İşte MTTB’nin 50. dönemi ile birlikte Müslüman gençlik bu düsturları hayata geçirmeye başlamıştır. Ömer Öztürk liderliğindeki Millî Türk Talebe Birliği’nin bu hedefleri tutturan faaliyetleri sayesinde az da olsa o şerbetten içen gençlik, Türkiye’deki tüm olumsuzluklara, düşmanlıklara, ihtilallere hatta beynelmilel odakların uzantısı olan derin yapılanmalara rağmen dimdik ayakta kalmış ve memlekete sahip çıkmıştır. Bu, sonuçta oradaki eğitimin ne kadar önemli olduğunun bir kanıtıdır.

50. dönemi yoğun faaliyet dönemidir. Örneğin; demirperde zulmü altında ezilen Türkler başta olmak üzere, dünyanın birçok yerindeki Türklerle ilgilenilir. Rusya’nın zulmü altındakiler bağımsızlıklarını elde edinceye kadar yanlarında olduklarını beyan edilir. Bunun için yayınlar yapılır, açık oturumlar düzenlenir, bu faaliyetler basın-yayın aracılığıyla kamuoyuna aksettirilir. Avrupa’daki Türk işçilerin hakları dile getirilir. Trakya Türkleri hakkında malumat verilir ve yetkililer göreve çağırılır. Ortadoğu’da İsrail’in büyük bir tehlike olduğu gündeme getirilir. Buna göre İsrail’in bir Arz-ı Mevûd planı vardır ve Türkiye buna göre tedbir almalıdır. Eğer önlem alınmazsa ileride Türkiye için de tehlike olacaktır. Bu yüzden Siyonist İsrail devleti güçlenmeden yıkılmalıdır. Ayrıca Yahudilerin ideallerinden asla vazgeçmedikleri ve sonunda emellerine ulaştıkları hususunda, gençliğe bir ideal aşılanmalıdır, o da Yüce İslâm idealidir.

MTTB Eğitim Müdürlüğü’nün o dönemde üzerinde en çok durduğu konu ise özel dershanelerdir. Önce genel başkan Ömer Öztürk, Millî Eğitim Bakanı Şinasi Oral’ı ziyaret eder ve bu hususta şöyle bir teklifte bulunur: “Türkiye’de 10 pilot bölge seçelim. Buralarda devlet bize yer göstersin, hoca temin etsin. Geri kalan bütün organizasyonu üzerimize alalım. Böylece Türkiye’nin her yerinde bu ihtiyaç; özel dershanelerin yerini devlet dershaneleri alarak giderilmiş olur. Bu hal çaresiyle hem talebe muhitinden kopmaz, hem de bütün talebelere fırsat eşitliği tanınarak parası olanın üniversiteye girme imtiyazı ortadan kaldırılmış olur.[8] Fakat kabine değişikliğiyle bu proje hayata geçmez. Bunun üzerine Ömer Öztürk kendi imkânlarıyla bu işe soyunur ve üniversite hazırlık kursları açılır. Bu kurslarda her branş için ayrı programlar hazırlanmıştır.

Yine o dönemde Millî Türk Talebe Birliği bünyesinde Kütüphane Müdürlüğü kurularak okuma seferberliği başlatılmış, diğer şubelerde de kütüphaneler oluşturulmuştur. MTTB’li gençler, kitap okumanın yanında zengin bir kitaplık koleksiyonuna da kavuşmuştur. Millî Türk Talebe Birliği 50. dönemdeki eğitim kadrosuyla gençliği yüksek tahsile hazırlamakla beraber, kitap kulübü, sinema kulübü, folklor kulübü, spor kulübü, tiyatro kulübü gibi ders dışı faaliyetler vasıtasıyla da gençlere ulaşılmaya çalışılmıştır. MTTB’nin 51. döneminde yayınlanan faaliyet raporunun 400 sahifesi sadece 50. dönemin faaliyetlerini ihtiva eder.  Bu dönemdeki faaliyetler, buzdağı örneğinde olduğu gibi sadece su yüzünde görünenleri anlatır. Yazılmayanlar ve suyun altında kalan faaliyetler çok daha fazladır.

O yıllarda siyasî güçler dernekleri Türkiye’yi fırtına gibi kasıp kavuran anarşi dalgasının suçlusu olarak görmeye başlamışlardır. Hâlbuki anarşi, derneklerin hudutlarını çoktan aşmış, legal ve illegal teşkilâtlanmalarla devletin kalbine yönelmiştir. Bu güçler kanunî sınırlar içinde vazife gören kuruluşları kapatmak için çeşitli yollar denemişlerdir. Millî Türk Talebe Birliği binasının Halkevleri’ne satışı, 1972 yılında çıkarılan 1630 sayılı Dernekler kanunu bunların en başta gelenleridir. MTTB binasının Halkevleri’ne satılması üzerine Ömer Öztürk durumu yeni Hükümetin Başbakanı Ferit Melen ve Milli Eğitim Bakanı Sabahattin Özbek’e bildirir. Maliye Bakanı’nın müdahalesi ile Milli Emlak Müdürlüğü durumu yeniden inceler ve binaya gerçek değerinin çok çok altında bir değer biçildiği anlaşılınca satış işlemi iptal olur. Bu olay 12 Mart mekanizmasından faydalanarak kendi çıkarlarını gerçekleştirmek ve aynı zamanda MTTB’yi etkisiz hale getirmek isteyenlerin başarısız bir girişimi olarak kalır.[9]

Buradan anlaşılıyor ki, o dönemlerde tamamen derin güçlerin kontrolünde, başka bir ifade ile vesayeti altında olan devletin hedefindeki esas kitle, doğru itikad sahibi dindar gençlik ve bu gençliği yetiştirme gayretindeki MTTB idi. Millî Türk Talebe Birliği’nin vesayetçilere alet olmama, onların kontrolüne girmeme mücadelesi ibret alınacak, gençliğe yol gösterecek olaylardır. Aynı şekilde 1972 yılında çıkarılan 1630 sayılı Dernekler Kanunu’nun kapsamına, MTTB’nin girmediği kararının alınması ve vesayetçi güçlerin en büyük silahı olan bu kanunun karavana atması, imanlı genç bir yöneticinin neler yapabileceğinin bir göstergesidir.

O yıllara kadar nadir istisnalar dışında derin güçler tarafından Türkiye’deki kargaşa ortamının bir aktörü olarak kullanılan MTTB, Ömer Öztürk’ün Genel Başkan olmasıyla artık bu mihrakların oyununa gelmekten kurtulmaya başlamıştır. Bu durum yine bu mihrakların “kullanamıyorsan yok et” mantığı ile bu yönde saldırılara maruz kalmaya başlamıştır. Bu saldırılar dönemin Genel Başkanı Ömer Öztürk’ün gayretleri ile boşa çıkınca, tek seçenek olarak 1980 ihtilali ile bu emellerine ulaşmışlardır. İhtilali yapanların ifadeleri ile hedef, bu sürecin olgunlaşması beklenirken, diğer taraftan ihtilalden sonra Millî Türk Talebe Birliği’nin kapatılmasıyla gençliği kontrolleri altına almaktır. Fakat 1970’li yıllarda, ihtilale giden yolda, MTTB, gençliği, bu ihtilali hedefleyenlerin senaryolarının aktörü olmaktan korumuştur.

1980 ihtilali sonrasında faaliyetlerine izin verilmeyen Millî Türk Talebe Birliği’nin binası 1982 yılında devlet gücü kullanılarak elinden alınmış ve 1986 yılında İstanbul Valiliğince “kendiliğinden fesih kararı” verilmiştir. Neticede tüzüğü gereği bütün mevcudiyeti, Ömer Öztürk tarafından 21 Haziran 1971’de kurulan Fatih Gençlik Vakfı’na devredilmiştir.[10]

Ömer Öztürk MTTB’ye Genel Başkan olduktan sonra İslâm’ı öğren, yaşa; öğret, yaşat” temel prensibini hep vurgulamıştır. Millî Türk Talebe Birliği faaliyetlerinin amacı her zaman İslâm’ın yükselmesi, yayılması ve İslâmi şuura sahip bir gençlik yetiştirilmesi olmuştur. MTTB, Ömer Öztürk’ün verdiği ruh ve ivme ile sırasıyla Raşit Ürper, Abid Özmen, Rüştü Ecevit, Cemalettin Tayla, Kasım Yapıcı, Haşmet Oğuzalp ve Vehbi Ecevit dönemlerinde de aynı misyonunu devam ettirmiştir. Bu dönemler gençliğin, sokaktan kütüphaneye, kitaba, ilmî ve kültürel çalışmalara çekildiği dönem olmuştur. Ömer Öztürk’ün başkanlığından önce, senede birkaç faaliyeti olan, kongresi bile üç-beş kişiyle yapılan Millî Türk Talebe Birliği; kapatıldığında Türkiye genelinde 200’ün üzerinde şubesi olan bir kurum haline gelmiştir.

27 Mayıs 1973 tarihinde 52. Genel Kurul’un “Tenkidler ve Temenniler” kısmında, Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu kürsüye gelerek Yahyâ Kemal’in şu dörtlüğünü okumuştur:[11]

Bu son fırtına, Türk ordusudur yâ Rabbî!

Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbî!

Tâ ki yükselsin ezânlarla müeyyed nâmın;

Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.

Merhûm Tahsin Banguoğlu Hoca, Millî Türk Talebe Birliği’nin o dönemdeki hâlini, Allâhu Teâlâ’nın Ezân-ı Muhammediyye ile te’yîd edilen yüce nâmını dünyâya yaymak için fî sebilillâh bu uğurda canlarını fedâ eden son kale, son ordu olarak vasfeder ve “Şu güzîde topluluğa; ancak bu şiirlerle hitab edebilirim” der.

Üstad Necip Fazıl Kısakürek de Cumhuriyet dönemi gençliğinin, üniversitelerin ve MTTB’nin bir tahlilini yapmış ve Ömer Öztürk Dönemi için “Süt beyazı Dönemi” demiştir.[12]

MTTB faaliyetleri, öğrencilerin toplanmasına, tanışmasına, birlik ve beraberliklerinin artmasına vesile olan faaliyetlerdir. Millî Türk Talebe Birliği, Ömer Öztürk ve sonraki dönemlerde öğrencilerin İslâmî bir bakış açısı kazandığı, kendilerini yetiştirdiği ve sonraki hayatları için önemli bir ivme kazandıkları bir ocak haline gelmiştir.

Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş’ın “Üniversite hocaları olarak bizim yapmamız gerekip de yapmadığımızı Ömer Öztürk yaptı. Talebeyi kitapla buluşturdu” ifadesi bir cümle ile o dönemdeki MTTB’nin gayesini özetlemektedir.[13]

MTTB vesilesiyle İslâmî hizmetlerini Türkiye çapında kitlesel bir gençlik hareketi hâline dönüştüren Ömer Öztürk ile ilgili Korkut Özal da şu tespiti yapmıştır: “Türkiye’de İslâmî gençlik hareketi Ömer Öztürk ile başlamıştır.”[14]

İslâm düşmanlarının her türlü yolları deneyerek alternatif İslâm gençliği yetiştirme yoluna gittiği bu 40 yıllık zaman dilimi bizlere gösteriyor ki Ömer Öztürk’ün mâzi ile âti arasındaki muhafaza etmeye çalıştığı köprü, Ehl-i Sünnet çizgisinin tavizsiz ve sebatla uygulandığı yoldur. Ömer Öztürk, iç ve dış düşmanların bütün hücumlarına rağmen Millî Türk Talebe Birliği’ni hakikî gayesini yerine getirmesi için ideal bir şekilde yöneterek başarıya ulaştırmıştır. Türkiye’ye damgasını vuran, memlekette estirilen zararlı rüzgârlara kapılmayan, maneviyatı güçlü, bugünlerde memleket idaresinde söz sahibi olan Müslüman-Türk gençliğini yetiştiren MTTB’yi hakikî fonksiyonunu icra eden bir teşkilat haline getirmiştir.

MTTB kazandığı bu ivme ile faaliyetlerine devam etmiş, gençliği politikadan ve sokak kavgalarından uzak tutma siyasetini sürdürmüş ve kendi tarihinde yaşanan değişimi ve dönüşümü sembolize etmek üzere, Rüştü Ecevit döneminde, amblemindeki “bozkurt” resmini, Kur’an’ı temsil eden “kitap” ile değiştirmiştir. 1977’lere gelindiğinde ise Birlik yöneticileri kendilerine yer tayin etmek isteyenlerin yanıldıklarını belirterek, MTTB’nin Allah’a ve Resul’üne yakın olduğunu açıkça ilan etmişlerdir. Bu dönemdeki MTTB’liler kendilerinin bir takım kimseler tarafından Milli Görüş çizgisi içerisinde çalışan bir teşkilat olarak değerlendirmelerini kabul etmemiş, diğer bir takım kimseler tarafından ise rejimin ajanları olarak görülmelerini kesin olarak reddetmişlerdir. Ayrıca, “MTTB artık Türk Yüksek tahsil gençliğinde vagon olamaz, lokomotiftir” anlayışıyla hareket edeceklerini, bu bağlamda MTTB ile ortak hareket etmek isteyenlerin MTTB çizgisinde buluşmaları gerektiğini ifade etmişlerdir.

Millî Türk Talebe Birliği bu memlekette özellikle temsil ettiği gençliğe daima hakikî dostluğu göstermiş, onları doğru istikâmete yönlendirmiştir. Bugün geçmişe doğru bir göz attığımız zaman şunu görüyoruz: MTTB, gençliği olması gereken seviyede yetiştirmek gayesiyle faaliyetlerini yürütmüş, tüm olumsuz şartlara ve engellemelere rağmen bu misyonu devam ettirmek için gayret etmiştir. Millî Türk Talebe Birliği özellikle 1970’li yılların gençliğinde derin izler bırakmış, “Müslüman Gençlik”,  “Birlik”ten istifâde ederek büyük kazanımlar elde etmiştir.

MTTB, İslamî harekette yer alan insanların kendilerini geliştirebildikleri, yetiştirebildikleri ve çeşitli özelliklerle donanabildikleri bir alan sunarak yazarlar, aydınlar, siyasetçiler yetiştirmiş, varlığını bu kişiler üzerinden farklı boyutlara aktarmıştır. Bu kişilerin İslamî düşünce ve yaşayış biçimleri, Millî Türk Talebe Birliği’nde işlenmiş, yapılandırılmıştır. MTTB, İslami düşüncenin kurumlaşma alanlarından biri olarak Türkiye’deki muhafazakâr kesimlerin temel kültür ocaklarından biri olmuştur. 1980 sonrası kurulan Müslümanlara ait oluşumların deneyimlerini aldıkları alanlar, örgütlenme ve organizasyon olarak MTTB’nin varoluşuyla ilişkilidir. Bu anlamda özellikle 1970’lerin MTTB’si bugün bu kuruluşların kökü konumundadır.[15]

[1] Serkan Yorgancılar, “1965 Sonrası İslamcı Bir Öğrenci Hareketi Olarak Milli Türk Talebe Birliği”, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s. 1.

[2] Milli Gençliğin Sesi”, Yıl: 1, Sayı: 10, Ağustos 1970, 30 Ağustos’u Kutlarken, Başyazı.

[3] Haşim Akman, “Otuz Yıldır 12 Eylül-Yaşayanlar Anlatıyor”, Doğan Kitap, 2010, s. 221.

[4] Millî Türk Talebe Birliği, “Genel Merkez Faaliyet Raporu (26 Mart 1971- 27 Mayıs 1973)”, s. 37.

[5] Millî Türk Talebe Birliği, “Genel Merkez Faaliyet Raporu (26 Mart 1971- 27 Mayıs 1973)”, s. 38.

[6] Millî Türk Talebe Birliği, “Genel Merkez Faaliyet Raporu (26 Mart 1971- 27 Mayıs 1973)”, s. 39.

[7] Serkan Yorgancılar, “1965 Sonrası İslamcı Bir Öğrenci Hareketi Olarak Milli Türk Talebe Birliği”, s. 32.

[8] Millî Türk Talebe Birliği, “Genel Merkez Faaliyet Raporu (26 Mart 1971- 27 Mayıs 1973)”, s. 46.

[9] Erkan Çav, “Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye’de Değişen Gençlik Hareketleri”, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2010, s. 362.

[10] 1980 İhtilâli ile faaliyeti durdurulan MTTB’nin 1986 yılında İstanbul Valiliği tarafından feshedilmesi neticesi tüzüğünde bulunan “Fesih halinde tüm mal varlığı Fatih Gençlik Vakfı’na devredilir.” maddesi gereğince yine İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 12.02.1988 tarih ve 982/72 nolu kararıyla bütün mal varlığı Fatih Gençlik Vakfı’na devredilmiş, böylece MTTB’nin tek vârisinin de Fatih Gençlik Vakfı olduğu karar altına alınmıştır.

[11] Hakk Yolda Kılavuz Ömer Muhammed Öztürk”, Misvak Neşriyat, İstanbul, 2015, s. 115-116.

[12] Hakk Yolda Kılavuz Ömer Muhammed Öztürk”, s. 70.

[13] http://www.mttbliler.org/mttb-ve-omer-ozturk/

[14] Hakk Yolda Kılavuz Ömer Muhammed Öztürk”, s. 56.

[15] Erkan Çav, “Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye’de Değişen Gençlik Hareketleri”, s. 665.

* Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Mezunu.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Ziyaretçilerimiz tarafından yapılan yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZIN

Bu konu hakkındaki görüşünüzü belirtmek ister misiniz?